Tarhana Pupa Yelken
“böyle seviyorum işte.” Avucunun içinde, o her zaman güneşe siper eder gibi konuştuğu koyulmuş lekeyi gösteriyor. “bir gün, yankı yanaşırken babam halatı savurdu kıyıya volta için, ben de tuttum ipi, işin içinde elim olsun istedim. Tekne gerileyince ip avuçlarımın içinde hızlıca kaydı, sıkıca tuttum, böyle yandı elim. Yara izlerini severim ben. Bundan –yine gösteriyor- başkasında yok çünkü. Hep doğum lekem olsun isterdim ama artık istemiyorum. Doğuştan sahip olunan şeylerin anısı yok. Zamanla bıkkınlık verebilir. Yara izlerim benim güçlü olduğumu gösteriyor.” Gülüyor utanır gibi görünmeye çalışarak. “ben bi eve uğrayayım, yine gelirim.” “biliyor musun, babamın geleceği günü düşledikçe nefesim kesiliyor. Kitleniyorum o ana. İnanamıyorum gelecek olmasına. Ama gelecek. Emekliye ayrılacak çünkü senelerdir demir yığını gemilerde, yankı’nın kokusunu bile unutmuştur garibim. Öyle güzel ki bunları hayal etmek. Düşünsene, bir gün kapı çalınıyor. Her seferinde babam mı diye koşturmaktan sıkılmı...